Blog Widget by LinkWithin

"if you never try, you 'll never know ..."

27 Eylül 2009 Pazar | | 1 yorum



Can Dündar'ın yazısını okuyorum sabah. kendimce tavır almıştım ona aslında okuymucaktım şu botta yakalanma mevzusundan sonra bananeyse. -evet fazla duygusal yaklaşımlar- neyse efendim ama dayanamadım bugün. çünkü gitmiş İngiltere 'de, Wembley 'de Coldplay'in konserini izlemiş bi de üstüne yazı yazmış. çok kıskandım velhasıl ben de Coldplay yazıcam dedim.
bi de şöyle bi olay var bu aralar The O.C. ye yeniden sarmış bulunuyorum. bi arkadaşım uzun bi zaman önce çekip vermişti ilk iki sezonunu. dün bitirdim 2. sezonu. ve sezon sonuna Fix You bu kadar cuk diye oturur. yukardan bi işaret var diye düşündüm Coldplay yazmalısın artık diye.
aslında en sevdiğim Coldplay şarkısı dersem yalan söylemiş olurum ama ilk 5 tedir. ki The O.C. deki o sahneden sonra yerini daha da sağlamlaştırmıştır benim gönlümde. sizler için de o sahneyi koyuyorum buraya.


Chris Martin Fix You 'yu Gwyneth Paltrow 'un babası öldüğünde yazmış. aslında bence Apple Martin 'i -kendisi Gwyneth Paltrow 'la olan kızları- düşünerek yazmış. ne olursa olsun iyi ki yapmış bu şarkıyı. onlar ne kadar güzel sözlerdir öyle. "when you get what you want but not what you need" ya da "when you lose something you can't replace" sözleriyle üzerinize ağır bi hüzün çöktürürken hatta "colud it be worse?" le bu hüzünü iyice tetiklerken şarkının sonunda "i will try to fix you" diyerek az da olsa umut vermiyo mu size de? tamam bence de hüzünlüyken dinlenildiğinde insanı yıkıyo falan ama gene de bi umut var. gene de olabilir diyosunuz. bu bayıldığım sözleri buraya koymalıyım diye düşünüyorum. evet koyuyorum. =)



çevirisi için de üstüne tıktık.
Coldplay öyle aman aman geçmişi olan bi grup değil yaklaşık 10 yıldır bu piyasadalar ama bence yerleri çok sağlam.
1996 da University Collage London 'da tanışan Chris Martin - gitar, piyano, vokal- ve Jonny Buckland -gitar- gruplarının ismini Pectoralz koyarlar. ertesi yıl Guy Berryman 'ın - bass gitar- kadroya dahil olmasıyla adları Starfish olarak değişir. son olarak Will Champion -davul- katılmasıyla Coldplay adını benimserler. Coldplay aslında alternatif rock müziği grubu ancak 2005te yayınladıkları Fix You 'nun da içinde bulunduğu 3. albümleri X&Y da ilk kez tarzında elektronik müzik türünden de özellikleri yansıttı.
şöyle de bi dipnot veriyim size X&Y 8.3 milyon satarak 2005 yılında en çok satılan albüm oldu. hakkıdır.
ekşi sözlük yorumları için üstüne tıklayalım.
klipte de Chris Martin 'i müziğin temposuyla önce yürürken sonra da koşarken görüyoruz. en son sahnede stadyumdaki insanların hep bir ağızdan şarkıyı söylemesini görüyoruz. benim tüylerim ürperdi. sizce de çok güzel düşünülmüş bi fikir değil midir? bakın izleyelim siz de bana hak vericeksiniz.


umarım benim kadar seven herkes Coldplay 'i bi gün canlı izleme şansına sahip olur. ve
"lights will guide you home
and ignite your bones
and i will try to fix you."
der giderim. iyi dinlemeler.


Emre Aydın İngilizce şarkı mı söylemiş?

26 Eylül 2009 Cumartesi | | 2 yorum




söylemiş hem de iyi bile olmuş denilebilinir.


geçen gün Emre Aydın İngilizce bi şarkı söylemiş çokta şahane olmuş dedi bi arkadaşım. ona bu konuda pek inanmam çünkü Emre Aydın ne söylese dinler. sonra bi bakıyim dedim ben de nasıl olmuş diye. gerçekten beni şaşırttı Emre Aydın. nerde o "yapmaa, dokunmaa " diye acı dolu bi sesle söyleyişleri. çok değişmiş velhasıl. o ergenlik triplerinden kurtulmuş en önemlisi.
şarkı bi kere tam bana göre başlıyo , piyano solosuyla. klasik Amerikan , İngiliz alternatif rock gruplarının şarkılarından olmuş bence. ki ben o tarzı fazlasıyla sevdiğim için bu şarkı da hoşuma gitti. ancak şöyle bi durum var Emre Aydın 'ın sesi bildiğiniz The Fray 'in solisti Isaac Slade 'in sesinin aynısı olmuş. önceden benziyodu da ben mi farketmedim ya da ne ara benzedi??
Emre Aydın 1981 Isparta doğumlu. 2002 yılında Sing Your Song yarışmasında 6. Cadde isimli grubuyla Türkiye birincisi oldu. 2003 'te 6. Cadde ile ilk ve tek albümlerini yaptılar ve o yıl grup dağıldı. belki hatırlarsınız Emre Aydın' ın Sabuha coverını. 2006 'da Afili Yalnızlık albümünü çıkardı ve Türkiye'de azımsanmıyacak hayran kitlesine ulaştı. geçtiğimiz senede MTV Europe Music Awards 2008 'de Avrupanın en sevilen şarkıcısı seçildi.
sözleri ve çevirisi için tık tık.
Emre Aydın'ın bence ahım şahım bi sesi yok. ama şarkılarında yazdığı sözlerle kalbi kırıklara iyi gelmekte. ki İngilizce şarkı denemesi bence hiçte fena olmamış belki sevdiğim tarz olduğu için olabilir ama ben sevdim.bakalım siz ne düşüneceksiniz.iyi dinlemeler.


hep Muse yazsam olur mu ?

23 Eylül 2009 Çarşamba | | 4 yorum





benim için hiç zor olmaz hatta büyük bi zevkle de yazarım. siz ne dersiniz? =)

işin şakası bi yana Muse yazmak inanılmaz derecede keyif veriyo bana. hangi şarkısı olursa olsun. ama gelin görin ki hepsini seviyorum desem de favorilerim var tabii ki aralarında. o favorilerimden biri de New Born.
sakin başlayan bi intro sanki sakin devam edicekmiş gibi. amma velakin sonraki çıkışlarla Muse 'un en gaz şarkısı olmaya aday kıvama geliyo. bence iyi de oluyo. introya bittiğimi söylememe gerek yok heralde çünkü piyanonun beni benden aldığı aşikar. Matt gene döktürüyor. o nefes alışverişleri inanılmaz çekici bence. hele ki 03:30 gibi başlayan o muhteşem gitar solosuna dikkat çekmek istiyorum. evet adamlar müzik yapıyo.
Chris Wolstenholme bi röportajında muhtemelen üçümüzün de Origin of Symmetry albümündeki favorisi New Born çünkü canlı performans için birebir şarkı demiş.



Paul Oakenfeld de mixlemiş bu şarkıyı. bence hiç fena olmamış. ama asla aslıyla yarışamaz tabii.
sözler , çeviri ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine birer tık.



unutmadan şarkının klibini de koyuyim. bence şarkının sözleriyle uyumlu. Zaten Matt Bellamy New Born teknolojinin hayatımıza girişiyle ilgili bi şarkı demiş bi açıklamasında. "link it to the world , link it to yourself " sözleriyle anlayabiliyoruz zaten.
bi ekşi sözlük yazarı bu şarkıiçin Muse' un özetidir demiş o kadar haklı ki. piyanoysa piyano solosu, gitarsa gitar solosu , e zaten Matt Bellamy her şeye yetiyo daha nolsun. belki bu Muse aşkım sizisıkıyo amanapiyim dayanamıyorum yazıyorum. Muse'u herkes sevsin istiyorum. -hayır bi anlaşmam yok kendileriyle.- iyi dinlemeler.

"sweet dreams are made of this.."

21 Eylül 2009 Pazartesi | | 5 yorum




sabah güzel bi rüyadan kalkmanın vermiş olduğu mutlukla evde ağzı kulaklarında geziyorum. başladım Sweet Dreams 'i söylemeye. hayır biliyorum sözlerin hiç alakası yok ama dream olayı heralde ben de şarkıyı çağrıştırdı. sonra dedim yaz gitsin bu şahane şarkıyı.



bu şarkı aslında Eurythmics 'in fakat Marilyn Manson öyle bi coverlamıştır ki tadından yenmez. şarkının iki hali de mükemmel ama bana sorarsanız Marily Manson yorumunu tercih ederim. bi kere şarkının sözleri o kadar güzel ki hani kim yorumlasa gider gibi. aslında gitmez de işte insana böyle düşündürtebiliyo.
Sweet Dreams İngiliz müzik ikilisi Eurythmics 'in 21 Ocak 1983'te çıkan ikinci albümlerinden. bu İngiliz ikilisi David Stewart ve Annie Lennox. birbirlerinin eski sevgili olmalarının avantajını müzikte de kullandılar ve 1980'de Londra'da Eurytmics 'i kurdular. ilk albümleri In The Garden iyi bi satış grafiği yakalayamadı. bu arada özel hayatlarındaki birlikteliği bitiren ikili Love Is A Stranger parçasıyla listelere girdi, Sweet Dreams ile de İngiliz Listelerinde zirveyi kıl payı kaçırsa da Amerikan listelerinde zirveye oturmayı bildi.
Brian Hugh Warner yani bizim bildiğimiz adıyla Marilyn Manson 1969 Ohio doğumlu. Sweat Dreams Marilyn Manson'un kısa albümü Smells Like Children' dan. bu parça ve çekmiş olduğu klip Marilyn Manson'un dünya çapında tanınmasını sağlamıştır.

ne diyelim Marilyn Manson 'un kendi tarzı. e bu tarz zaten onun ünlü olmasını sağladı.

sözleri, çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklamanız yeterli.

bu inanılmaz bi şey bence. birkaç gün önce liseden bi hocam(!) facebookta paylaşmış. Haluk Bilginer gerçekten her anlamıyla mükemmel bi sanatçı ve o kadar güzel söylemiş ki bu şarkıyı ağzım bi karış açık izledim. biz bunun kareokesini yapmaya çalışırken "Who am i to disagree ?" kısmını bi kere falan maksimum düzgün söyledik yani o kadar kolay değil bu şarkıyı söylemek o yüzden takdire şayan bi performans.kesinlikle izlemelisiniz.
çok konuştum bugün ama dayanamadım. bu kadar güzel bi şarkıyı her yönüyle ele almak istedim. umarım dinlerken siz de zevk alırsınız en azından bi versiyonundan.iyi dinlemeler.


bugün bayram!

20 Eylül 2009 Pazar | | 2 yorum


her bayram sabahı kafamda döner bu şarkı. herkese iyi bayramlar. (=

-bugün affınıza sığınarak biraz kolaya kaçıyorum çünkü internette fazla zaman geçiremiycem.-


Smooth

19 Eylül 2009 Cumartesi | | 2 yorum



Matchbox Twenty yazmak için oturdum bilgisayarın başına ama içimden gelmedi.pek o havamda değilim.ben de niyet ettim Rob Thomas yazmaya bari Santana'yla o tadından yenmiycek şarkıları Smooth' u yazıyim dedim.
müzik için tek kelimeyle işte Santana. ne demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Rob Thomas 'ın oldum olası sesini sevmişimdir. ve bu şarkıda o olmasa başkası asla bu tadı veremez gibi geliyo bana. sesinde farklı bi aura var.
Carlos Augosto Santana Alves 1947 Meksika doğumlu ünlü gitarist ve söz yazarı. Grammy ödüllü bi sanatçı. bunun yanında Rolling Stones'un yaptığı tüm zamanların en iyi 100 gitaristi sıralmasında da 15. sırada. gitarını konuşturma olayı aslına bakarsanız Santana için fazlasıyla geçerli.
Robert Kelly Thomas ise 1972 Almanya Landstuhl doğumlu.Tabitha's Secret ve Matchbox Twenty gruplarının kuruculuğunu ve vokalliğini üstlendi. hiç şüphesiz ki en büyük çıkışı 1999 'da Santana 'yla birlikte söylediği Smooth 'la yaptı. Smooth ABD' de 12 hafta zirvede kalma başarısını gösterdi.
sözleri , çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklamanız yeterli.



klibini de çok severim bilmiyorum neden. öyle aman aman bi şeyi de yok yani.
leziz şarkı deyimi bence Smooth için çok yerinde. o gitar ritimleri, sololar ve Rob Thomas' ın çekici sesi tek kelimeyle harika bi şarkı. keyif almanız dileğiyle. iyi dinlemeler.

ney na nan na!

18 Eylül 2009 Cuma | | 3 yorum



eskilerden gidelim birazcıkta. eminim ki hepinizin bildiği bi şarkı Vaya Con Dios 'un Nah Neh Nah'sı. hatta bizim deyimimizle "ney na nan na".(=
fazla konuşmuycam bu şarkı hakkında. inanılmaz keyif veriyo bana dinlerken. neşeleniyorum fazlasıyla. hatta bu şarkıyı açıp annemle karşılıklı oynamışlığımız mevcut. ama gelin görün ki Dani Klein 'ın o eşsiz sesinden söz etmeden edemiycem. o nasıl büyüleyici bi sestir tanrım.
Vaya Con Dios 1986 'da kurulmuş Belçikalı bir grup. grup üyeleri Dani Klein -vokal- , Dirk Schoufs -bass gitar- , Willy Lambegt -gitar- . Vaya Con Dios 'un anlamı Tanrılar birlikte git. Nah Neh Nah da 1990'da çıkardıkları Night Owls albümlerinden.
sözleri , çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklamanız yeterli.


klibi hatırlamak isteyenler olabilir ondan koyuyorum.klip güzel mi bence değil ama sevimli.en azından o günlerin ruhuna dönmek isteyenler sevebilir.
eğlenin, neşelenin. eski şarkılara dönüş yapmak bazen iyi gelebiliyor bünyeye. iyi dinlemeler.


Lady Gaga

17 Eylül 2009 Perşembe | | 4 yorum



bi MTV Video Music Awards daha geçti. bence gecenin yıldızı Lady Gaga'ydı. her ne kadar Kanye West'in Taylor Swift'e haklı çıkışının yanında ikinci sırada görünse bile. haklı diyorum çünkü o basit peri masalı klibi hiç bir şeyi haketmiyordu ya neyse. biz kendi konumuza geri dönücek olursak Lady Gaga inanılmaz bir şov yaptı. gece ya da daha doğrusu sabah o saatte gözlerim fal taşı gibi açıldı. yalan da değil hani geleceğin Madonna'sı diye adlandırılmasında. tamam daha Madonna gibi olabilmesi için çok uzun bi yolu var ama bence mükemmel gidiyo.
e o geceden bahsediyosak zaten şarkının Paparazzi olduğu belli oldu. bence ritimler inanılmaz hoş şarkıda. her an insanı havaya sokabiliyo. sözlerden çok bi şey beklememek lazım sonuçta şarkının adı Paparazzi ve ona uygunda sözler. bi Love Game'ini ya da Poker Face'ini ilk dinlediğimde daha çok sevdim ne yalan söyliyim. ama bunu da dinledikçe ve MTV VMA 'daki şovdan sonra tapar hale geldim desem abartıyo olmam.
Stefani Joanne Angelina Germanotta ya da sahne adıyla Lady Gaga 1986 New York doğumlu. kendine örnek aldığı isimler Madonna, David Bowie, Queen ve Micheal Jackson. şarkılarında elektro popla dans müziğini şahane bi biçimde birleştiriyor. 2008'de çıkardığı The Fame isimli albümünden Just Dance, Poker Face, Love Game 'den sonraki 4. bombası Paparazzi.
sözleri, çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklayınız.
bi kere polisiye film tadında bir klibi var ki akıllara zarar. buraya koymak zorundayım onu.


ikincisi ayıla bayıla bahsettiğim MTV VMA performansı. inanılmaz bi şey. herkes izleyip feyz alsın. 23 yaşındaki kız bakın neler yapıyo.


ne kadar hanım kızımızın(!) tipini beğenmesemde önünde eğilmek zorundayım bu şarkılar ve bu şovdan sonra. herkesten farklı tarzını yarattı ve mükemmel bi ivmeyle çıkışını yapmaya devam ediyo. sağ olsun onun sayesinde biz de güzel şarkılar dinliyoruz.eminim siz de keyif alıcaksınız en azından MTV performansından sonra. iyi dinlemeler.


Happy For You

16 Eylül 2009 Çarşamba | | 0 yorum






çok yakın bi arkadaşım var. benim tabirimle aman sabahlar olmasın modu yani club- house müzik konusunda o ne biliyosa bana anlatır bende ona. gerçekten faydalı bi arkadaşlık bizimkisi çünkü sayesinde mükemmel şarkılardan haberim oluyo.

geçen mesajlaşıyoruz abidik gubidik bana Liviu Hodor & Tara Happy For You 'yu dinle dedi.tabii bunun yanında bi kaç parça daha var.bi başladım dinlemeye o gün bugündür sabah kalkıp güne bu şarkıyla başlıyorum.-ki önceki postlarımı okuyanlar bilir güne hareketli parçalarla başlarsan, o günün iyi geçeceğini düşünen bi insanım.- kıpır kıpır bi şarkı zaten.ritim çok hoşuma gitti. ciddiyim ben bu tarz şarkılar dinleyince bi rahatlıyorum , hayat güzel dünya güzel sen güzelsin moduna geçiyorum.hiç bi şey beni üzemiyo, evet çok garip.
belki alt yapıdan da anlamışsınızdır ama ben yine de söyliyim Liviu Hodor' da Romanya'dan. Romanya'ya bi sempatim oluştu, resmen artık napsalar dinlemeyi düşünüyorum.biraz internette gezindim falan ama pek bi bilgi bulamadım kendisi hakkında.sadece 25 yaşında ve Romanya'da DJ lik yaptığını öğrenebildim.pek bi şey yok ama bakmak isterseniz myspace adresi için buraya bi tık.
klipte şarkı boyunca, bir gün içinde eğlenen iki kızı izlemekteyiz.ben beğenmedim ha zaten çözünürlüğü de kötü ama ille de bakıcam derseniz burun burdan bakabilirsiniz.
internette baya baktım ama bırakın çevirileri, şarkının sözlerini bile bulamadım.
keyifle dinleyebileceğiniz bi şarkı.hep depresif hep depresif nereye kadar! biraz da eğlenelim.şiddetle tavsiye ediyorum. tarzınız olmasa bile dinlemelisiniz daha ele ayağa düşmeden.iyi dinlemeler.

Heavy Cross

15 Eylül 2009 Salı | | 4 yorum







ben de istiyodum yazmayı ama biraz daha üstünden zaman geçsin, biraz unutulsun istiyodum. ne de olsa hala televizyon kanallarında dönmekte klip ama Cem mail atarak, aklıma girip bunu da yazsan fena olmaz diyince yazıyim dedim.kendisi kendi deyimiyle yeni müziklere ön yargılı bakan biri olarak bunu beğenmiş ki beğenilmiycek gibi değil bence The Gossip'in Heavy Cross'u.
bi kere eğlenceli bi şarkı bu konuda anlaşabiliriz.şarkı çok güzel başlıyo zaten.solistimiz Beth'in sesi ve arkadaki gitarla gelen ritim inanılmaz derecede uyumlu.hele ki 02:41 civarı olan melodi ve davul bu kadar mı güzel olabilir.sarıp sarıp orayı dinliyorum.müptelası oldum resmen.sözler de fena değil hani.bence çok güzel bi şarkı çıkmış ortaya.
The Gossip 1998 'de Washington' da kurulmuş bi Amerikalı indie rock grubu.Beth Ditto vokalde, Brace Paine gitarda, davulda da başlarda Kathy Medonca var. ama 2003 te ilk albümleri That's Not What I Heard çıktıktan sonra gruptan Kathy Medonca ayrılıyor yerine Hannah Bililie katılıyor. Heavy Cross 'ta The Gossip'in 2009 da çıkan albümleri Music for Men 'den.
şarkının sözleri ve çevirisi için üstlerine tıklamanız yeterli. ekşi sözlükte şarkının sözleri dışında bi yorum yapılmamış o yüzden bağlantıyı koymanın gerekli olduğunu düşünmüyorum.






klibi de güzel bence şarkıyla uyumlu özellikle müzikteki ritimlerle.başka siteden bakmak için çıkmanıza gerek kalmasın diye buraya da koyuyorum.
çok keyifle dinlenebilecek bi şarkı.bu aralar zaten fazla depresif şarkı yazdım iyi gider diye düşünüyorum.zaten Beth'in sesi cidden çok güzel.dinledikçe insanın dinleyesi geliyo benden söylemesi.iyi dinlemeler.


sen Ankarasın büyük düşün!

14 Eylül 2009 Pazartesi | | 5 yorum



sabah sabah -biliyorum ki şu saat pek sabah değil 14:14 itibariyle- çileden çıktım gazeteye bakınca.evet burda size şarkı öneriyorum ama bu seferlik mazur görün.
heralde bu aralar insanlara fazla "Ankarayı seviyorum" , "Ankarayı özledim" bik bik bik dedim al sana ankara dedi allahta bana.ilk defa İstanbul'u yazmadığım için pişmanım.Ankara'nın o soğuk görüntüsünün altındaki düzeni seviyorum ben ama al işte.daha fazla saçmalamadan konuya giriyim.aldım sabah gazeteyi ne var ne yok bakıyim dedim.Can Dündar'ın yazısını okuyunca bildiğin sinir kat sayım tavan yaptı.buyrun burdan okuyunda ne demek istediğimi siz de anlayın.
adamlar akıllı vesselam sel mel derken bunu da aradan çıkarmışlar, biliyolar ki karşı taraf derin bi uykuda!
hayır tamam eğlence sadece içkiyle olmaz biz de biliyoruz bunu ama bu nedir yani.sanane.ben kimsenin türbanına karışıyo muyum?!ha karışmaya da hakkım yok zaten.o da benim içkime karışmasın.sonuçta içen ben , günahkar olan ben, sallamayan ben. değil mi?olan bana olucak. bırakta keyfimle eğlenerek içiyim.
önce Çankaya Belediyesi sınırları içindeki Bahçelievler gider, sonra Tunalı Hilmi. sonra Yenimahalle Belediyesi sınırlarındaki Park Caddesi falan.ne kadar sevimli(!).hepsi de CHP 'nin elindeki yerler gibi görünse de...yok yok siyasete girmiycem benim boyumu aşar.ama oy verdikten sonra kendi adıma oh be demem yetmemiş demek ki, adamlar işlerini biliyo diyorum da boşuna demiyorum..
çarşaflı günlerim yakın gibi ben en iyisi mi mini şortumu giyip son turlarımı atıyim dışarda.bu arada
seni seviyoruz i. melih <3 şarkı sana gelsin bebeyim.
-ne kadar ironik.

"the past will catch you up as you run faster"

13 Eylül 2009 Pazar | | 2 yorum



ne kadar doğru bir cümle değil mi, "ne kadar hızlı koşarsan koş geçmiş seni yakalayacak" ? kimi zaman geçmişimizden kaçmak isteriz ama öyle olaylar olur ki anlarız imkanı yok bunun. Placebo fanı değilimdir. arada bikaç sevdiğim şarkıları vardır onu dinlerim ama bu şarkı belkide en güzel şarkısı.
şarkının başlangıcındaki o gitar solosu ne şahanedir ve Brian Molko'nun ilk I Know deyişi.ki sözlerin güzelliğinde bahsetmeden edemiycem. "
you love the song but not the singer" diyerek sen aşkı istiyorsun onu sana yaşatacak olan aşığını demek istememiş midir? "you want the sin without sinner" 'la da bunu desteklememiş midir? bunu şarkıyı ilk dinleyişte değil bikaç defa daha dinledikten sonra fark ediyosun. sadece bu sözler bile yetebilirmiş şarkıya ama "i know, the past will catch up as you run faster." cümlesiyle şarkı buraya kadar bile yakalayamadıysa sizi burdan sonra yakalıyo.
Placebo 1994 yılında İngiltere'de Brian Molko ve Stefan Olsdal tarafından kurulmuş bir alternatif rock müziği grubu.Brian Molko vokal ve gitarda , Stefan Olsdal geri vokal , bass gitar ve klavyede bulunmaktadır.grubun 10 yıllık bateristi Steve Hewitt kişisel farklılıklardan dolayı 2007 yılında gruptan ayrılmıştır.davulda şu an Steve Forrest bulunmakta.I Know ise grupla aynı adı taşıyan 1996 'da çıkardıkları ilk albümleri Placebo'nun 7. parçası.



sözler buraya konulmalı diye düşündüm çünkü çok güzeller.çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklamanız yeterli.
ben de dediğim gibi Placebo'yu çok seven bi insan değilim.en fazla 5 6 şarkısı.ama I Know çok farklı hepsi arasında. eminim ki siz de bi şeyler bulacaksınız bu şarkıda. en az benim kadar sevin istiyorum. iyi dinlemeler.

babe i'm gonna leave you

12 Eylül 2009 Cumartesi | | 0 yorum




hani bırakmak zorunda olursun şartlar yüzünden ama bırakamazsın ya birini.seviyosundur yapamazsın ama yapmak zorunda olduğunu bilirsin.işte o zaman kendi ikna etmeye çalışırsın evet yapmalıyım bunu diye.işte o anda , o ortamda Babe I 'm Gonna Leave You fondadır aslında farkında değilizdir.
aslında bu şarkı Anne Brendon adında bir folk şarkıcısına ait ama tabii ki Led Zeppelin'in olağanüstü yorumundan biliyoruz biz.şarkının başında Jimmy Page deyim yerindeyse gitarını konuşturuyo resmen.ne güzel başladı şarkı diye düşünürken Robert Plant'in ilk "babe" demesiyle ürperirsiniz.yani şarkı daha başlar başlamaz sizi etkilemiştir ve siz çoktan başka diyarlarda gezmeye başlamışsınızdır.hele ki bu tarz bi hikayeniz varsa.
Led Zeppelin 1968'de kurulmuş İngiliz Rock grubudur.Hard Rock ve Heavy Metalin öncülerinden sayılsalarda aslında yaptıkları müzik Blues, Soul, Funk, Rockabilly karışımıdır. Gitarda Jimmy Page, davulda John Bonham, bass gitarda John Paul Jones ve solist olarakta Robert Plant bulunmaktadır.1980 yılında John Bonham'ın ölümüyle dağılmışlardır ve onlarda müzik efsaneleri arasında yerlerini almışlardır.
Babe I'm Gonna Leave You'da Led Zeppelin albümlerinden.
şarkının sözleri, çevirisi ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine birer tık.ha bi de canlı performans videoları var çok güzel bence.onun içinde bi tık buraya.



şarkının birde akustik yorumu var ki güzel kelimesi yanında az kalır.Great White yorumlamış.ben bayılıyorum.şiddetle tavsiye ediyorum.buraya da koyuyorum hatta.


Paul Oakenfield da mixlemiş.bence hiçte fena olmamış.elektronik müzik severler için onu da koyuyorum.buyrun dinleyin.
şarkı ne halde olursa olsun güzel ama Led Zeppelin'le ayrı bi güzel.kesinlikle dinlenmeli.Led Zeppelin aşkım kabardı şu an yazarken.iyi dinlemeler.


"everybody's changing and i don't feel the same."

11 Eylül 2009 Cuma | | 3 yorum



ne kadar güzel sözler.ne kadar gerçekler üstelik.herkes değişiyor ve aynı şekilde hissetmiyorum. bir şarkı size hem hüzün verip, hem de mutlu edebilir mi?cevabım evet.o zaman Keane Everybody's Changing 'i yazmanın tam zamanı.

Keane tam bana göre bi grup aslına bakarsanız.piyanoyu ana enstrüman olarak kullanan bi alternatif rock grubu.bu özellikleriyle şarkının başından sizi çekmeyi başarabiliyorlar.piyanonun o harika sesiyle başlayan şarkı , Tom Chaplin'in kadife sesiyle devam ediyor.ritimler öyle güzel, müzik öyle yerinde ki şarkıya kapılıp gitmemeniz imkansız.ve en son gelen o sözler bu şarkı için fazla konuşmamam gerektiğini gösteriyo.
"you're gone from here
and soon you will disappear
and fading into beautiful light
cause everybody's changing
and i don't feel the right."
Keane'in kurulumu için belli bir zaman veremeyiz çünkü Tom Chaplin ve Tim Rice-Oxley'nin küçük kardeşi aynı hastanede doğmuş ve anneleri arkadaş olmuş. okula giderken 3. üyeleri Richard Hughes ile tanışıyolar.gruba daha sonra Dominic Scott'ı alıyorlar.Tom Chaplin'in vokal olmasına başta Richard Hughes ve Dominic Scott karşı çıkmışlar ama şimdi görülüğü gibi o nadide kadife sesiyle harikalar yaratıyo.1997'de grup önce Lotus Eaters'dan Cherry Keane 'e çevrilir daha sonraysa kısaltılarak Keane olarak kalır adları.Dominic Scott gruptan ayrılır ve yerine basçı olarak şu anda da grupta olan Jesse Quin katılır.
2004'te ilk albümleri Hopes and Fears 'ı çıkarırlar ve Everybody's Changing de bu albümün ilk patlayan şarkısıdır.
Everybody's Changing dizilerin ünlü soundtracklerinden.gerek benim favori müzik bulma dizim One Tree Hill olsun gerekse Scrubs.her ikisi de bu güzelim şarkıyı kullanmışlardır fonda.
sözler , çeviri ve ekşi sözlük yorumları için üstlerine tıklayalım.
kliplerini çok seviyorum buraya koymazsam olmaz.



çoğunuz bu şarkıyı biliyosunuzdur ama yeniden dinlediğinizde ilk duyduğunuz anda ki hisleri uyandırıcak sizde de.sürekli dinleme isteği uyandıran bi şarkı ve yapılan bütün iyi yorumları fazlasıyla hakediyor.iyi dinlemeler.

reactable

10 Eylül 2009 Perşembe | | 2 yorum


elektronik müziği severim evet.gece dışarda en çok eğlendiren elektronik müziktir evet.teknoloji kullanımı son noktadır evet.ama Reactable olayıyla aşmıştır bence bu olay.

reactable dilimize sesli oyuncak diye çevrilmiş.internet sitesinde "en son teknoloji, dokunulabilinir masaüstü ara birime sahip çok kullanıcılı elektro- akustik müzik enstrümanı" diye tanımlanmış.hiçbir şey anlaşılmıyo bu tanımdan.o yüzden ekşi sözlükten bi alıntıyla bunu daha anlaşılabilinir bi şekilde açıklayalım."üzerine çeşitli alet edevat yerleştirip ses elde ettikleri kocaman mavi bir masa var.. bu masaya koyulan her bir aletin farklı bir işlevi var, kimisi metronom görevi görüyor, kimisi basları ayarlıyor, kimisi ses dalgaları üretiyor.. bir de bu aletler üzerinde yaptığınız her hareketle belli işlevler kazandırıyorsunuz; sesi yükseltip alçaltmak, frekansı değiştirmek, ritm hızlarını düzenlemek gibi.. işte bütünüyle bu masaya ve aletlere hüküm sürebildiğinizde ortaya ilginç melodiler çıkabiliyor.. özellikle elektronik müzik yapmak isteyen her yaştan insanın kullanabileceği ilginç bir oyuncak..."

facebookunuz varsa görmüşsünüzdür beli bu videoyu ama ben paylaşmadan edemedim.şarkıya zaten bayıldım.bi de o kullanılan aletlerle böyle enfes bi şarkının ortaya çıkması daha da şarkıyı mükemmelleştiriyo.

yukardaki şarkı The Maneken 'e ait I'm Table parçasının canlı performansı.düşünsenize bi o ortamda olduğunuzu.inanılmaz bi his bence.The Maneken'in videoda gördüğümüz DJ i Evengy Filatov Ukrayna'dan. başka şarkılarınada bakmak isterseniz buyrun burdan myspace'i.
teknoloji gelişiyor vesselam.ve bu müzik piyasasını ne dersek diyelim iyi yönde etkiliyo.bu da onun apaçık bi kanıtıdır bence.

elektronik müzikten nefret bile etseniz bunu dinleyin.en azından bu videoyu izleyin.eminim ki keyif alıcaksınız.iyi dinlemeler.

"i never learned to live without regret."

9 Eylül 2009 Çarşamba | | 4 yorum



herkesin keşkeleri olmuştur yaşantısında, pişmanlıklarıda. gidenin arkasından keşke deriz hep.peki en güzel hangi şarkı anlatır bunu derseniz, Anathema Regret.

sözleriyle insan bi ürperir, müziğiyleyse zaten olay bitmiştir.klasik gitarla şarkıya giriş habercisidir Regret'in ne denli şahane olacağının.arkadan gelen melodi zaten sizi etkilemeye başlamıştır bile.Vincent Cavanagh'ın şarkıyı söylemeye başladığı an noluyo bana dersiniz.mükemmel bi şarkıdır ve hemen sizi içine alır, ya da siz içine girersiniz.kendinizi kötü hissediyosanız şu an, uyarıyorum dinlemeyin.daha da kötü olursunuz.en güçlü insanların bile bu şarkıda hüngür hüngür ağladığını biliyorum, demedi demeyin.
Anathema 'nın oluşumu 1990lara dayanır.Liverpollu bu gençlerin Pagan Angel ismini verdikleri bu grup, doom metal tarzlarıyla ilgi çekmeyi başarırlar.1991 yılında ilk demoları "An Iliad of Woes" çıkmasıyla birlikte isimlerini Anathema olarak değiştirirler.Anathema'nın Türkçe anlamı Tanrı'nın ya da klisenin lanetine uğramış, aforoz edilmiştir.
Regret Anathema'nın bence en iyi albümü olan Alternative 4'dan.bu albüm bana sorarsanız tarz olara alternatif rock yani Anathema metalden uzaklaşmış. Alterntive 4 zamanı grup üyeleri ise vokal Vincent Cavanagh, vokal ,klavye, gitar Daniel Cavanagh, bassta Duncon Patterson, bateride John Douglas yanlış hatırlamıyorsam.çünkü baya bi eleman değişikliği oldu bu grupta.
kendilerini canlı dinleme şansına ulaşmış bulunuyorum HÜROCK 2008'de.zaten senede bi kere tüm grup gelmese de Vincent Cavanagh gelir Ankara'ya.canlı dinlemeniz kesinlikle tavsiyemdir özellikle Regret ve One Last Goodbye'da -yazılacaktır buraya da- uçururlar sizi.Maalesef Angelica'yı daha canlı dinleyemedim ama onu da kısmetse seneye diyorum.
şarkının şahane sözleri ve çevirisi için üstlerine tıklayalım.ekşi sözlük yorumları için de buraya.
depresiftir, insanı mutsuz eder, bi çaldı mı hep çalsın istersiniz o ruh halinden kurtulmanız çok zor olur ama şahane şarkıdır.sevmeniz dileğiyle.iyi dinlemeler.

Sunburn

8 Eylül 2009 Salı | | 5 yorum



ankete baktım alternatif rock önde gidiyo, e bayadırda kendimi tutuyorum Muse yazmıyorum tam zamanıdır dedim.benim piyano aşkımı artık bilmeyen kalmadı heralde sağır sultan bile duydu.Muse aşkıma zaten diycek yok ikisi birleşince ortaya Sunburn gibi bi şaheser çıkarsa gel de dinleme.

sürekli dönüyo bu aralar hem bilgisayarımda, hem de dışardaysam ipodumda.şarkıya giriş bi defa başlı başına bi şey.ne güzel bi ritimdir o. hele ki bi yerde öyle mükemmel bi solo atmışlar ki-02:15 civarı başlıyo bu solo- insan kendinden geçiyo.nakaratlar arasında zaten Matthew Bellamy klavyeyi konuşturuyo diyebiliriz.kısacası mükemmel kelimesi az kalır bu şarkıyı tarif etmem için.bir Muse şaheseri olup çıkmıştır zaten.
Muse'un 3 elemanı okurlarken farklı gruplarda çalıyolarmış.sonra birleşme kararı almışlar.gruba ilk önce Gothic Plague, Fixed Penalty, Youngblood isimlerini vermişler.sonra 1994 yılında Rocket Baby Dolls ismiyle yerel bir müzik yarışmasında, sahnedeki her şeyi parçalayarak birinci olmuşlar.bunun üzerine 3'üde üniversiteye gitmekten vazgeçip müzik üstüne yönelmişler.ama Rocket Baby Dolls olarak başarıları fazla ileriye gidememiş ve şu anda da hepimizin bildiği Muse adını alıp kariyerlerine Showbiz adını verdikleri albümle başlangıç yapmışlar.Sunburn'de işte bu 4 ekim 1999'da çıkan Showbiz albümünün ilk parçası ama çıkış parçaları değil.
sözler ,çeviri ve şarkı hakkında yapılan ekşi sözlük yorumları için üzerlerine tıklayın.


bi de Timo Maas remixlemiştir bu şarkıyı.ben bi elektronik müzik sever olarak hiç beğenmedim açıkçası ama denemek isterim diyosanız buyrun yukarıya koydum dinleyebilirsiniz.
ayrıca Apple 'ında eskiden bi reklam müziği olmuştur bu nadide eser.izlemek için burayı tıklayalım.
gel gör ki şu ana kadar öv öv bitiremediğim bu şarkıya bu klip hiç olmuş mu?! tamam yıl 2000 olabilir teknoloji ilerlemedi falanda, ne kadar ilerlememiş olabilir ki bu teknoloji.bizi öyle güzel kliplere alıştıran Muse'dan beklenmiycek derece de saçma bi klip bence.
klip dışında klavyesidir, gitar solosudur, davuldaki ritimlerdir , tapılası sestir yani kısacası her şeyiyle mükemmel bi şarkı.Sunburn' ü sevmemek elde değil. umarım siz de benim kadar sevebilirsiniz.iyi dinlemeler.

don't you want somebody to love

| | 7 yorum



bugün Kadir'in benden istediği bi şarkıyı yazıcam sizlere.kendisi çok seviyo anladığım kadarıyla benim de sizle paylaşmamı istedi ki ben de şarkıya bayılmış bulunuyorum.özellikle Jim Carrey versiyonuna.uzun lafın kısası Jefferson Airplane yani Grace Slick yorumuyla Somebody To Love' a bakalım.

şarkı bi kere o kadar sevimli ki dinlerken mutlu olmamanız,ritim tutmamanız imkansız.Grace Slick'in o harika sesi zaten kulaklarınıza bayram ettiriyo.hele ki rock'n roll 'u sevenler için birebir bi şarkı.şarkıda gitarların önemi de yadsınamıycak seviyede zaten.Jefferson Airplane farkı diye bağırıyo şarkı.
Jefferson Airplane 1960'ların sonunda San Francisco'da kurulan ilk psychedelic rock topluluğu.ilk albümde vokalde Signe Anderson yer almış, sonra gruptan ayrılmıştır.daha sonra yerine Grace Slick geçmiş ve grup altın çağlarını yaşamıştır.Somebody To Love ve White Rabbit en sevilen şarkıları olmuştur.bu şarkıları da Grace Slick'in kardeşi Darby Slick yazmıştır.Rolling Stone dergisine göre Somebody To Love tüm zamanların en iyi 500 şarkısından 274.sü.
Jefferson Airplane 'de sürekli bi değişim yaşandığı için sadece bu şarkı zamanındaki grup elemanlarını söylemem gerekirse, vokalde Grace Slick,baş gitarist Jorma Kaukonen, ritim gitarda Paul Kantner, basta Jack Casady, davulda Spencer Dryden ve tamborinde yani tefte Marty Balin var.


gelelim Jim Carrey versiyonuna.The Cable Guy'ı izleyenler bilir.orda karaoke sahnesinde Jim Carrey bu şarkıyı söylemektedir.adam napsa komik zaten.mimikleri yeter bi kere.bi de bu şarkıyı öyle güzel, öyle eğlenceli söylemiş ki tadından yenmiyo açıkçası.dayanamadım filmden o görüntüyü buldum videosunu da buraya koydum.sözleri biraz değiştirmiş ama olsun çok güzel olmuş.
bi de Boggie Pimps coverını yapmış bu şarkının bence çok başarısız.ama klibi çok enteresan.hem komik hem de fazlasıyla seksi.izlemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
çevirisi mevcut değil malesef ama sözlerini anlayabileceğinizi düşünüyorum. sözleri için buraya aliyim sizi.ekşi sözlük yorumlarına da burdan bakabilirsiniz.
arada bi böyle klasikleri yazmak iyi geldi bana.umarım size de dinlerken iyi gelir.iyi dinlemeler.

-bu arada siz de eğer benden çok seviğiniz bi şarkıyı yazmamı isterseniz yanda mail adresim var oraya mail atmanız yeterli.-

inna inna inna

7 Eylül 2009 Pazartesi | | 11 yorum




Ankara'ya Inna geliyomuş 5ekimde.bi elektronik müzik sever olarak ben burdan arkadaşlarıma bilet aldırıyorum ne de olsa o zamanlarda ordayım, Inna ayağıma geliyoken canlı izliyim.hoş birkaç canlı performansınının videosunu izledim beğenmedim ama bu sefer canlı canlı izliyim asıl o zaman bakıyim.

bu postta Inna'nın 1 değil 2 şarkısını yazıcam.zaten birbirine benziyolar alt yapı olarak ama cidden eğlendiren, çoşturan, kop kop diye tabir ettiğimiz parçalardan. zaten bahardan beri clublar Inna 'nın ekmeğini yiyo bu konuda.çal Hot'ı "fly like you do it you're high..." diye insanlar havaya girsin.ya da çal Love'ı "come back and set me free..." diye şarkıyı söyleyerek dans etsinler.
ikisinin de alt yapısı birbirine çok benziyo dedik ama inanılmaz kaliteli.ilk dinlediğimde Hot'a resmen vurulmuştum.özellikle play&win remixli hali muhteşem -buraya onu koydum-.Love'ı ilk dinlediğimde vurulma gibi bi etki yoktu.bunlar çok benziyo ama diye geçirdim içimden sonra dinleye dinleye Love'ı daha çok sevdim galiba.
Elena Alexandra yani biricik Innna 'mız 16 ekim 1986 Romanya doğumlu.zaten bu elektronik müzik konusunda Romanya'nın kendini aştığını düşünüyorum Inna ve Akcent'ten sonra.2008'de yani geçen sene Hot'la çıkış yapıyo.bu aralarda hiti Love.bizi yakın zamanda Bob Taylor'la düeti Deja Vu bekliyo.
sözler müzikle gitsin diye yazılmış.çok büyük anlamlar aramamak lazım.önemli olan müzik değil mi en azından bu tarz şarkılarda?Hot ve Love 'ın sözleri için üzerlerine tıklayın.Hot'ın çevirisi burda, Love 'ın da burda.ekşi sözlük için de toptan bir Inna bağlantısı veriyim size.
kliplere gelicek olursak iki farklı versiyonu var Hot'ın.ilk versiyonunda kadın kocasını kocasıyla aldatıyo gibi bişey.yalnız orda kocasını oynayan adam çok bilindik bi sima değil mi?sanki adı dilimin ucunda da söyleyemiyomuşum gibi geldi.ikinci versiyonu biraz daha şık ve biraz daha Inna var.ama Inna'nın göz süzüşleri beni irite etti bi bayan olarak, ha ama erkekleri bilemem.gelelim Love'ın klibine.bu da Akcent'in klibinde bahsettiğim yavaşlatılmış çekimlerle dolu.bu klip diğer ikisine göre çok daha şık.


Inna'nın canlı performansı demiştim yazının başında.buyrun buraya bi tane koyuyorum.umarım Ankara'da da böyle nefes nefes detone söylemezde eğleniriz.ben onun canlı performansından çok şey bekliyorum çünkü.bi de kıyafetini beğenemiyorum da o en son mevzu bunların yanında.
2009 a kim damga vurdu derseniz elektronik müzik için Lady Gaga ve Inna derim. Inna 'nın Lady Gaga'ya göre bi artısı var o da güzelliği.
seveceğinizi düşünüyorum iki parçayı da.elektronik müzik dinlemeyenler denemeli artık.çağa bi yerden ayak uydurmak lazım.ki pişman olmayacaksınız. özellikle Inna 'ları dinlerken.iyi dinlemeler.

Love Song

| | 2 yorum


aşk üzerine milyon tane şarkı yapılmıştır bugüne kadar ama hiçbiri -evet bu kadar net konuşuyorum.- The Cure'un Love Song' unda ki tadı vermemiştir bana.dinledikçe dinleyesi gelir insanın.hele de aşıksa.insanın sevdiceğine söyleyebileceği en güzel sözleri barındırmıyo mu bu şarkı?
zaten The Cure'u bilmeyen, dinlemeyen insanlar da bilir bu şarkıyı.Cure klasiğidir diyebiliriz.ama sevimli bi şarkıdır sözleriyle.müziğiyle her ne kadar depresif gelse de.ha depresif dedimse de laf etmek haddime değil mükemmel bi besteye sahip.ve ben de bayılırım bu mükemmel besteye.hele enstrümanların girişi , özellikle şarkının başında muhteşemdir.

Tori Amos durur mu hiç, gelmiş bu şarkıya da elini atmış.ama yapmasaymış keşke dedirtiyo bana.The Cure söylerken insan hissediyor ama Tori Amos için aynı şeyi söyliyemiycem.ben ki piyano delisiyim, bu şarkı piyanoyla ve Robert Smith'in sesiyle şahane olabilir diye düşünmüşümdür hep, ama Tori Amos yorumu
olmamış.bu şahsi fikrimdir siz beğenebilirsiniz, zevk meselesi.o yüzden buraya da koyuyorum sizin için.


bir de 50 First Date Türkçesiyle 50 İlk Öpücükte duymuşsunuzdur bu şarkıyı fakat 311 yorumuyla.bu coverı olmuştur bence başarılıdır fazlasıyla ama şarkının aslı The Cure derim hep.311 hakkında küçük bi bilgi vermem gerekirse 1988'de Amerika 'da kurulmuş alternatif rock, hip hop , ska, funk tarzlarında müzik yapan bi grup.
The Cure 'a gelicek olursak 70lerin sonunda kurulmuş asıl ününü 80lerin başına kazanmıştır.ününü kazanmasında solist Robert Smith'in melakonlik şarkı sözleri, şahane sesinin yanında kırmızı ruju, dağınık saçları, siyah göz makyajının da önemini yadsıyamayız.aslında İngiliz alternatif rock grubudur ama giyim kuşamdan dolayı gotik rock damgası yememişte değillerdir.Love Song'ta 1989'da çıkardıkları Disintegration albümünden. Disintegration uzun süre İngiltere ve Amerika listelerinde kalmayı başarmış çok hoş bi albüm.
beni benden alan sözler için buraya, çevirisi için de buraya alıyim sizi.ekşi sözlükte de bakıyim diyenler, burayı tıklayalım.enteresan klibi içinde buraya tıklayalım.
şarkıdan keyif alacağınız kesin.ama kimin yorumuyla olur onu bilemem.iyi dinlemeler.

"love , i am so different than before.."

6 Eylül 2009 Pazar | | 13 yorum



oturdum Bridget Jones'u izledim gene.bu aralar umutsuz ergenler gibi davranıyorum nedendir bilinmez.her neyse Hugh Grant'le Renée Zellweger restaurantta yemek yiyorlar ve fonda çalan şarkı Rosey, Love.bunu yazmalıyım diye geçirdim o an aklımdan.

gaza geliş şarkısı sözler itibariyle."ah ulan bu sefer aşık oluyim her şey çok farklı olucak artık eski yaptığım hataların birini bile yapmıycam, bekle beni aşk" temalı sözleri.gel de gaza gelme.gel de loopa alma yalnız bi insan olarak.Rosey 'nin o naif sesine cuk oturmuş sözler.müzikle de bütünleşmiş şahane bi şarkı olmuş.bu sözler başka bi besteyle olmaz gibi gelir bana hep.
Rosey ahım şahım tanınan bi insan değil ancak küçük yaşlarda müzikle tanışmış.üniversite radyosunda bi şeyler yapmaya çalışmış.sonra da 90 ların sonunda ünlü olmaya karar vermiş.ilk olarak Bridget Jones'un soundtrack albümünde Love 'la şıkmış ortaya.sonra zaten şarkı ünlü olunca ilk stüdyo albümü Dirty Child çıkıyo tabii ki içinde Love 'da var içinde.şu aralarda Luckiest Girl albümü var ortada.
myspace'nden onun hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz buraya tıklamanız yeterli olucak.


o kadar ayıldığım bayıldığım sözleri tabii ki koyucam.çevirisini de haliyle.ben klibini bulamadım açıkçası youtube 'da garip bi şey var ama onun klibi olduğuna inanmadığım için buraya bağlantı da koymadım ama buyrun ekşi sözlük bağlantısı.
insana gereksiz yere yeminler ettiren bi şarkı evet bu sefer farklı olucak diye.hayır hiçbir şey değişmiyo ama en azından içiniz huzurla doluyo şarkıyı dinlerken."love, i'm so different than before" der yazımı bitiririm.iyi dinlemeler.

-bi de sizden küçük bi ricam var.yan tarafa anket açtım.onu oylarsanız çok sevinirim.ben de oraya göre yazıcam çünkü ayrıca eğer çok sevdiğiniz bi şarkı varsa buraya yazmamı isterseniz bana mail atmanız yeterli:)-

I lost myself

5 Eylül 2009 Cumartesi | | 8 yorum



nasıl Radiohead yazmadığıma şaşırdım şöyle bi eski postlara bakınca.nasıl atlamışım ben bu zamana kadar Thom Yorke 'un sesiyle büyülediği en sevdiğim gruplardan birini.Radiohead 'le tanışmak için seçilebilecek en güzel şarkı Karma Police.kanaatimce en güzel şarkılarından biri.en güzel demiyorum Creep ve Karma Police arasında gidip gelmekteyim.

bu şarkıya ben ne desem az kalır.anlatamam ki Karma Police 'i ne kadar çok sevdiğimi, Thom Yorke'un sesinin güzelliğini, sözlerin ve müziğin cuk oturuşunu ve bende bıraktığı hüznü.ciddi anlamda kelimeler yetersiz kalır.en iyisi mi siz dinleyin.şarkı size anlatsın benim buraya yazamadıklarımı.
Radiohead 1986'da okul arkadaşları arasında kurulmuş bi grup.Thom Yorke ki kendisi bu şahane sesin sahibi insan grubun solisti aynı zamanda klavyede,ritim gitarda falan görebiliyoruz.Jonny Greenwood baş gitarist, Ed O'Brien gitar ve arka vokalde , Colin Greenwood bas gitarda, Phil Selway 'de davulda.hepsi de lisede beraber okumuşlar ama farklı sınıflarda.sadece cuma günleri hep beraber çalışma fırsatı bulabildiklerinden ilk ünlenmeye başladıklarında adları "On a Friday" yani "Bir Cuma Günü" ymüş.ama daha sonradan isimlerini Talking Heads grubunun Radio Head şarkısından etkilenip Radiohead yapmışlar.Karma Police 'te onları zirveye çıkaran albümleri OK Computer 'dan.
sözler ve çeviri için üstlerine tıklayalım.klibiyse sözler ve müzikle gayet uyumlu.Radiohead 'in şarkıları melankoliktir zaten klipte de bunu fazlasıyla hissediyosunuz.
ekşi sözlük bağlantısı da burdan.


bu şarkının bi de Panic At The Disco yorumu var ki o da şahane.koydum buraya. ona da bi göz atın derim ben.
o nasıl bir "i lost myself" deyiştir Thom Yorke.her seferinde farklı bi his uyandırıyosun insan bünyesinde.sizin de bu şarkıyı çok beğeneceğinizi düşünüyorum.iyi dinlemeler.

the world is mine

4 Eylül 2009 Cuma | | 7 yorum



son postlara bi baktımda resmen içinizi baymışım,hüzünlü şarkılar falan hep ardarda gelmiş.bugün o zaman aman sabahlar olmasın modumuza geri dönelim derim.bunun için biçilmiş kaftan olan David Guetta'yla bi dönüş yapalım The Wold Is Mine' yla.

şarkının bi kere adı yeter "The World Is Mine" , dünya benim.evet biraz fazla iddalı ama müziğiyle gitmiş yani.ayrıca şarkı çalarken eğlenmemeniz çok zor.tamam tarzınız değildir anlayışla karşılarım ama denemelisiniz.arada bi insanın bu tarz şarkılara da ihtiyacı olur diye düşünüyorum.house müzik de, elektronikte iyidir.ki bu şarkıyı dinlerken yerinizde durmanız imkansız.dans etme isteği uyandırıyo bi kere David Guetta 'nın diğer bütün şarkıları gibi.
neden bu kadar eski bi şarkısını seçtim sorusuna gelicek olursak belki de en kaliteli müzik alt yapısı olan şarkılarından The World Is Mine.şu aralar Kelly Rowland'la söylediği When Love Takes Over her yerde çalıyo zaten.Akonla düeti olan Sexy Bitch için biraz daha zaman geçsin istedim.e ben de eski şarkılarına bi bakıyim dedim.
David Guetta 1967 Paris doğumlu Fransız DJ ve prodüktör.13 yaşında ilk mixlerini hazırlamaya başlamış.ilk albümü Just A Little More Love'dan sonra 2004'te çıkardığı Guetta Blaster dan The World Is Mine.Ünlü DJ 'e bu şarkıda JD Davis eşlik ediyo.
sözler ve çevirisi için üstlerine tıklamanız yeterli.klibine gelecek olursak klasik elektronik,house müzik yapan DJlerin kliplerinden malesef.yani kadın direk sex objesi.belki de bu şarkıları bu derece düşüren şey de kliplerinin bu tarz olması.ha güya sonunda çocuk diğer kadınlara bakmıyo(!) sevgilisinin yanına gidiyo falan ama yok yani.acilen vazgeçilmeli bu tarz kliplerden bence.şarkının değeri düşüyo.ben de bakayım bi dediğin kadar var mı ya diyosanız buyrun klibi.
şarkı hakkında başkalarının görüşlerini okumak isteyenler için ekşi sözlük bağlantısına da burdan buyrun.
bunun bi de remix versiyonu varmış onu da koyaydın keşke diyosanız, siz istersiniz de ben koymam mı diyorum ben de.


klibi falan geçtim de şarkı çok güzel.bu tarzı sevmiyosanız bile deneyin bu şarkıyı.eğlenirsiniz en azından.yeni bi renk olur sevdiğiniz tarzın yanında.iyi dinlemeler.